
Yalnızca şimdi değil yazıldığından beri çok popüler olan
bir kitap. Bendeki çevirisi edebiyatımızda çığır açmış isimlerden Cemal Süreya
ve Tomris Uyar’a ait. İlk çevirisi 1953 yılında Ahmet Muhip Dıranas
tarafından yapıldı ve tefrika hâlinde yayımlandı. Şu ana kadar 102 farklı
Türkçe baskısı yapıldı. Toplam 107 sayfa . Sayfa sayısının bu kadar
az olduğuna bakmayın. İlk yazıldığında yaklaşık 1000 sayfaya yakın bir
esermiş. Yazarı
Saint-Exupéry’nin kitabı kısaltması üzerine söylediği tahmin edilen sözü
açıklayıcı olacaktır: Mükemmelliğe,
yazıya eklenecek hiçbir şey kalmadığında değil, yazıdan çıkarılacak hiçbir
şey kalmadığında ulaşılır. Kitaptaki tüm çizimler
yazara ait suluboya çizimleridir. Kitap New York’ta bir otel odasında yazılmış
ve ilk kez 1943 yılında basılmştır. Dünya üzerinde birçok dil ve lehçeye
çevrilmiştir. Hatta Hemşince çevirisi bile vardır. Gazi
Üniversitesi'nden bir akademisyen, "Osmanlı Türkçesini öğrenmek isteyenler
için teşvik edici olması amacıyla" diye açıklayarak, Fransız yazar Antoine
de Saint-Exupery'nin dünyanın en çok satan ve okunan kitaplarından olan Küçük
Prens'ini Osmanlıcaya çevirdi.Böylece dünyada Kongo dili "Alur",
"Sardunyaca", Kuzey Arjantin'de 20 bin kişinin konuştuğu
"Toba" dahil 250'den fazla dilde yayımlanan "Küçük Prens"in
çevrildiği diller arasına Osmanlıca Türkçesi de eklenmiş oldu.
- Birçok dile çevrilmesinin yanı sıra sinemaya da animasyon olarak uyarlanmıştır. Vizyon tarihi 23 Eylül 2015 olup filmin süresi 1 saat 47 dakikadır. Türkçe dublajlı ve kitabın birebir aynısıdır. Bir haftasonu akşamı patlamış mısırlarla birlikte çocuklarla sinema gecesi etkinliği yapılabilir.☺☺☺
- Kitaptaki gülün eşi Consuleo’yu, gezegenlerin her birinin bir ülkeyi simgelediği ve 2. Dünya Savaşı’nın değiştirmekte olduğu düzene de kitapta yer verildiği düşünülür. Kitabın çıkış noktası olan çöl ise Saint-Exupéry’nin 1935’te bir uçuşu sırasında düştüğü ve bir şekilde kurtulmayı başardığı Sahra Çölü’dür.
- Fransa euro’ya geçmeden önce 50 frankların üzerinde Küçük Prens ve Saint-Exupéry’nin resimleri bulunuyordu.
- Japonya’nın Hakone isimli şehrinde bir Küçük Prens müzesi bulunuyor. Ayrıca, Güney Kore’de Gyeonggi-do kentinde Küçük Prens temalı bir köy bulunuyor. Müze ve köy turistlerin uğrak noktalarından. 2000 yılında da yazarın doğup büyüdüğü Lyon’da bulunan havaalanına Saint Exupéry’nin adı verildi.
Gelelim kitabın konusuna; Pilot olan bir
çocuğun gözünden dünyayı anlatmaktadır. Büyüklerin yapmış oldukları yanlışları
yaratıcılığı hayal dünyasını anlatır.
Kitaptan Alıntılar:
‘’ Büyüklere bir şeyi açıklamazsanız olmaz.’’ Sy.10
‘’ Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım , onlara yeni edindiğiniz
bir arkadaştan söz açtınız , asıl sorulacak şeyi sormazlar. Sesi nasılmış,
hangi oyunlar severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. ‘ Kaç yaşında?’ derler, ‘Kaç kardeşi var? Kaç
kilo? Babası kaç para kazanıyor?’ bu
türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar.’’
Sy.22
‘’ İyilerin iyi tohumları, kötülerin kötü
tohumları vardı. Ama tohumları kolayca göremezsiniz. İçlerinden biri uyanma
hevesine kapılana kadar toprağın derinliklerinde öylece uyurlar.’’ Sy.26.
‘’ Küçük Prens’in
yurdu olan gezegende korkunç tohumlar da varmış: Baobab tohumları. Bu tohumlar gezegenin
yüzeyine dal budak salmış. Baobap öyle bir bitkidir ki erken davranmaz-
sanız bir daha kolay
kolay baş edemezsiniz. Gezegeni baştan başa sarar. Kökleriyle toprağını delik
deşik eder. Hele bir de gezegen küçük, baoblar başa çıkılır gibi değilse parçalayıverirler gezegeni. Küçük
Prens , ‘ Bu bir düzen meselesidir. Sabahları
kendinize çekidüzen verdikten sonra gezegeninize de aynı şekilde bir çekidüzen
vermeniz gerekir.’’ Sy.26
‘’ Günde tam kırk dört
tane günbatımı gördüğüm olmuştur. Biliyor musun , insan üzgün olunca günbatımlarının tanda daha iyi varıyor.’’ Sy.31
‘’ Çiçeklerdeki
dikenler neye yarar?
Küçük Prens bir
soru sorsun, karşılığını alıncaya kadar susmuyordu. Benimse vidaya takılmıştı
aklım. Gelişigüzel konuştum:
‘ Dikenler hiçbir işe yaramaz. Çiçeklerdeki kötülüğün
belirtisidirler.’
‘Ne ?’
Kısa bir sessizlik
oldu. Sonra Küçük Prens bir çeşit hınçla
patladı:
‘İnanmıyorum sana! Çiçekler zavallı yaratıklardır. Kötülük
nedir bilmezler. Ellerinden geldiğince kendilerine güvenmeyi çalışırlar.
Dikenlerine bakıp bakıp güçlü olduklarını sanırlar.’’ Sy.32
‘’ Zaten ben hiçbir
şeyin gerçeğine varamadım şimdiye kadar. Yargılarımı
sözlere değil,davranışlara göre ayarlamalıydım.’’ Sy.39
‘’ Kelebeklerle dostluk
kurmak istediğime göre iki üç tırtılın kahrını çekeceğim elbet.’’ Sy.42
‘’ Bilmiyordu ki
krallar için dünya çok basittir, onların gözünde herkes uyruktur.’’ Sy.43
‘’ Herkesten
verebileceği kadarını istemeliyiz. Otorite her şeyden önce sağduyuya dayanmalıdır.Sen
kalkıp halkına , kendilerini denize atmalarını buyurursan ihtilal çıkar. Benim
verdiğim buyruklar akla yatkın oldukları için yerine getirilmelerini istemek
hakkımdır.’’ Sy.47
‘’ O zaman sen de
kendini yargılarsın. En gücü de budur zaten. Kendini yargılamak başkalarını
yargılamaktan çok daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir
bilgesin demektir.’’sy.48
‘’ Kendini
beğenmişlerin gözünde herkes bir hayrandır.’’sy.49
‘’Kendini beğenmişler
yalnız övgüleri dinler.’’ Sy.51
‘’ Krallar sahip olmazlar yönetirler.’’sy.56
‘’ İnsanlar arasında
da yalnızlık duyulur.’’sy.70
‘’ ‘Ne tuhaf bir
gezegen bu Dünya! ‘ diye düşündü Küçük Prens. ‘ Her yer kuru, her yer sivri,
her yer sert ve acımasız. İnsanlarda da düş kurabilme gücü hiç yokmuş. Ne söylerseniz
onu tekrarlıyorlar.’’ Sy.74
‘’ Hayatımda hiç değişiklik
yoktur. Ben piliçleri avlarım, insanlar beni avlar. Bütün piliçler birbirine
benzer, bütün insanlar da. Doğrusu epey sıkıcı. Ama beni bir evcilleştirsen
hayatım günlük güneşlik oluverir.Öteki ayak seslerinden apayrı bir ayak sesi
tanırım. O sesler korkuyla kovuğuma kaçırtır beni, seninkiyse tatlı bir ezgi
gibi yeraltından çağıracaktır. Bak,
öteki buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğdayın önemi yok
benim için. Buğday tarlaları bana bir
şey demiyor. Bu çok acı ama senin saçın altın renginde. Beni evcilleştirsen ne
iyi olurdu , bir düşün! Altın rengindeki başaklar seni anımsatacak artık. Başaklardaki rüzgarı dinlemeye can
atacağım.’
Tilki sustu ve uzun
süre Küçük Prens’i süzdü:
‘ Ne olursun
evcilleştir beni’ dedi.
‘çok isterdim ama
vaktim az. Dostlar edinmeli, yeni şeyler tanımalıyım.’
‘Yalnız evcilleştirdiğin şeyleri
tanıyabilirsin’ dedi tilki, ‘ insanların
tanımaya ayıracak zamanı yok artık. Aldıklarını
hazır alıyorlar dükkanlardan. Ama dost satan dükkanlar olmadığı için dostsuz
kalıyorlar. Dost istiyorsan beni evcilleştir işte.’
‘ Evcilleştirmek için
ne yapmalıyım?
‘ Çok sabırlı
olmalısın. Önce benden biraz ötede
çimenlerin arasında oturacaksın. Ben seni göz ucuyla süzeceğim, sen ağzını
açmayacaksın. Çünkü sözcükler, yanlış
anlama kaynağıdır.’’’ Sy.79-80
‘’ Hep aynı saatte gelsen daha iyi olur. Sözgelimi öğleden
sonra saat dörtte gelsen ben saat üçte mutlu olmaya başlarım.’’ Sy.81
‘’ İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin
mayası gözle görülmez.’’sy.84
‘’ Gülünü bunca önemli
kılan , uğrunda harcadığın zamandır.’’sy.84
‘’Kimse yerinden
memnun değildir.’’sy.85
‘’ Yalnız çocuklar ne
aradıklarını bilirler.’’sy.86
‘’ Ev olsun, yıldızlar
olsun, çöl olsun, hepsi de güzelliğini
gizliliğe borçlu!’’ sy.89
‘’İnsanlar hızlı
trenlere biniyorlar ama ne aradıklarını bildikleri yok. Koşuyor,
heyecanlanıyor, dönüp duruyorlar. Bunca çabaya değse bari…’’ sy.90
‘’ Sizin Dünya’da insanlar, bir bahçede beş bin gül
yetiştiriyorlar; yine de aradıklarını bulamıyorlar. Oysa aradıkları tek bir
gülde , bir damla suda bulunabilir. Ama
gözler kördür. İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçeği görebilir.’’ Sy.92
Kitap, Atatürk'ü bir diktatör olarak gösteren şu satırlardan dolayı uzun yıllar Türkiye'de sansürlenmiş hatta 100 temel eser arasından da çıkartılmış.'' Astreoid B-612 olduğu konusunda yabana atılmayacak kanıtlarım var. Bu gezegeni bir zamanlar teleskopla ilk kez gören biri olmuş:1909'da bir Türk gökbilimcisi.
Bu konuda hazırladığı raporu Uluslararası Gökbilimciler Kurultay'ına sunmuş.Ama başında fes, ayağında şalvar var diye sözüne kulak asan olmamış. Büyükler böyledir işte. Bereket versin , Astreoid B-612' nin onurunu kurtarmak için dediği dedik bir Türk önderi tutmuş, bir yasa koymuş: Herkes bundan böyle Avrupalılar gibi giyinecek, uymayanlar ölüm cezasına çarptırılacak. 1920 'de aynı gökbilimci bu kez şık giysiler içinde Kurultay'a gelmiş. Tabii bütün üyeler görüşüne katılmışlar.''
Burada bence aynı zamanda insanların şekilciliğini de eleştirmiş. Ayrıca burada bahsi geçen Türk lideri Atatürk ise tarihsel bir hata yapıldığı çok açık. Çünkü hepimizin bildiği gibi 1920 yılı bizim Kurtuluş Savaşı'nda savaştığımız yıllar,. Kıyafet devrimi ise 1925 yılında yapılmıştır.
Herkese keyifli okumalar:))
Yorumlar
Yorum Gönder